15 yıl önce
18 Haziran 2009 Perşembe
14 Mart 2009 Cumartesi
İstanbul Efendisi
Utanç verici mi bilemiyorum ama itiraf etmem gerekirki hayatımda şehir tiyatrolarına adım atmış bir adam değildim. BKM tecrübeleri sayılmasa genel olarak tiyatroya da hiç gitmemiş kabul edebilirim kendimi. Tabi bunu Ecem'e anlatınca, buna inanamaz bir şekilde kendisinden belki on kere gelen "Ama hiç mi gitmedin?" soruları altında ezilirken bir de üstüne "Zaten sen de tiyatroya gidecek tip yok" lafı buna son noktayı koydu ve bir ay öncesinden biletler alındı. Ve bu sayede çok ama çok eğlendiğim bir 3 saat geçirdim.
Herzamanki gibi günler öncesinden program yapmamıza rağmen nefes nefese son dakika yetişme stresini yaşama ritüelimizi es geçmedik. Hayatımda bilmediğim Çağlayan-Kağıthane istikametinde seyrederken yemeği de Define Büfe sponsorluğuyla yolda geçiştiriverdik ve Sadabat sahnesine yetiştik. Açıkçası Türkiye gerçeklerini düşündüğümde yarı dolu bir salon bekliyordum ancak tek bir koltuğu bile boş görmeyince buna şaşırmadım dersem büyük yalan olur.
Oyunun konusu hakkında ufacık bir fikrim bile yoktu ama ilk dakikasından son anına kadar o kadar güzel bir oyun sahnedilerki hangi oyuncuya dikkat kesilip izleyeceğimi şaşırır bir halde 3 saat boyunca devamlı sırıtır bir şekilde durmaktan yanaklarım ağrıyordu artık oyun biterken. Hele "7 numara" adlı dizide gördüğümde beni kırıp geçiren Çağlar Çorumlu müthişti.
Sadece oyunun kendisi ya da rollerin güzel oynanışı sayesinde bu kadar eğlendim dersem çok eksik olur. Müzikleri olsun, seçilen şarkılar olsun ya da oyuncuların solist performansı olsun (özellikle Arda Aydın) herşeyiyle dört dörtlüktü.
Her ne kadar Ecem "Bütün oyunlarda bu kadar eğleneceğini düşünme, sen en güzeliyle başladın" dese bile bundan sonra tiyatroya daha sık gideceğime emin bir şekilde ayrıldım salondan.
Gidin görün siz de eğlenin. Ben fırsat bulursam tekrar gideceğim.
Korsan DVD'nin 5 lira olduğu memlekette şu oyuna 50 lira değer diye düşünürken bilet fiyatlarının 8 lira olması da ayrı bir enteresan nokta.
http://www.istanbulefendisiardiyesi.tr.gg/
Herzamanki gibi günler öncesinden program yapmamıza rağmen nefes nefese son dakika yetişme stresini yaşama ritüelimizi es geçmedik. Hayatımda bilmediğim Çağlayan-Kağıthane istikametinde seyrederken yemeği de Define Büfe sponsorluğuyla yolda geçiştiriverdik ve Sadabat sahnesine yetiştik. Açıkçası Türkiye gerçeklerini düşündüğümde yarı dolu bir salon bekliyordum ancak tek bir koltuğu bile boş görmeyince buna şaşırmadım dersem büyük yalan olur.
Oyunun konusu hakkında ufacık bir fikrim bile yoktu ama ilk dakikasından son anına kadar o kadar güzel bir oyun sahnedilerki hangi oyuncuya dikkat kesilip izleyeceğimi şaşırır bir halde 3 saat boyunca devamlı sırıtır bir şekilde durmaktan yanaklarım ağrıyordu artık oyun biterken. Hele "7 numara" adlı dizide gördüğümde beni kırıp geçiren Çağlar Çorumlu müthişti.
Sadece oyunun kendisi ya da rollerin güzel oynanışı sayesinde bu kadar eğlendim dersem çok eksik olur. Müzikleri olsun, seçilen şarkılar olsun ya da oyuncuların solist performansı olsun (özellikle Arda Aydın) herşeyiyle dört dörtlüktü.
Her ne kadar Ecem "Bütün oyunlarda bu kadar eğleneceğini düşünme, sen en güzeliyle başladın" dese bile bundan sonra tiyatroya daha sık gideceğime emin bir şekilde ayrıldım salondan.
Gidin görün siz de eğlenin. Ben fırsat bulursam tekrar gideceğim.
Korsan DVD'nin 5 lira olduğu memlekette şu oyuna 50 lira değer diye düşünürken bilet fiyatlarının 8 lira olması da ayrı bir enteresan nokta.
http://www.istanbulefendisiardiyesi.tr.gg/
9 Şubat 2009 Pazartesi
Fear Is My Ally
Fear.. Fear attracts the fearful..
The strong, the weak, the innocent..
Fear is my ally..
Efsanenin başlangıcı da olsa çocuk filmi klasmanının biraz üstünde seyreden Episode I'in en karizmatiği. Hepi topu iki satır repliği bile olsa kalplerde ayrı yer edinmiştir Darth Maul. Kendine has lightsaber'ıyla filmin afili delikanlılarına meydan okumuş ama senaryonun azizliğine kurban gitmiştir. Jedi'lardan böylesine nefret etmesi, intikam hırsıyla yanıp tutuşması onun baştan aşağı darkside havasına bürürken gücünü de katlamıştır.
Bu video filmin bir nevi fragmanıydı. O zamana kadar sinemada
Star Wars izleme şansına erişememiş nesilden biri olarak filmin
yapım aşamasını anlatan bu videoyu ozamanlar yüzlerce kez
izlemişizdir heralde. Açılışı Darth Maul'un yaptığı bu klibi
tavsiye ederim. Star Wars soundtrackinin en güzide
eserlerinden "Duel of Fates" eşliğinde filmin final sahnelerini
izlemek isteyenler için ve vatani görevini Coruscant'ta
stormtrooper olarak yapan 87/3 tertipler için geliyor.
4 Şubat 2009 Çarşamba
Ve Müzik Girer #3
Wicker Park - The Scientist
Nobody said it was easy
It's such a shame for us to part
Nobody said it was easy
No one ever said it would be this hard
Oh take me back to the start
It's such a shame for us to part
Nobody said it was easy
No one ever said it would be this hard
Oh take me back to the start
Ağız Tadı #1
Niyetim Hıncal Uluç'luk değil. Eşin dostun beni bedava ağırladığı bir mekan da pek yok zaten ama karnımı keyifle doyurduğum mekanları ufacık da olsa buraya koymak istedim. Buralar kimsenin bilmediği benim keşfettiğim yerler değil elbet, yorumlarımda bir gurmeden ziyade aslında ne bulsa yiyen, fazla yemek ayrımı yapmayan, yeniliklere de çok açık olmayan "Yemekteyiz" zihniyetini bırakın kınamayı tanımayan, beğendiği yemeğin nasıl yapıldığı hakkında çok istese de pek fikri olmayan birisinden bulabileceğiniz kadar incelik olacaktır maksimum.
Dediklerine göre eskiden Cabaret Cine imiş burası. Bir kaç ay önce ise şimdiki halini almış. Muhit Arnavutköy olunca boğaz manzarasıyla 1-0 öne geçiyor zaten. Ama Doğatepe gibi sadece manzara kozuyla iş götüren bir mekan değil. Beyaz ağırlıklı dekorasyonu da iç açıyor.
Yani " Gustavo ustanın şair parmaklarından çıkan muhteşem Penne Arabbiata'nın yanında 1968 Bordeaux şarabının tadını damaklarınızda özümsemeden Da Silvio'ya gittim demeyin" tarzı bir cümleyle karşılaşamayacaksınız malesef. Sıralamada da herhangi bir derecelendirme söz konusu değil. Aklıma kim önce gelirse işte.
İlk sıraya en tazesini koyalım hatta. 2 aydır Özgün'den dinleyip de en sonunda geçen haftasonu Özge G.'nin doğumgünü vesilesiyle sonunda görülen Arnavutköy Lychee.
Dediklerine göre eskiden Cabaret Cine imiş burası. Bir kaç ay önce ise şimdiki halini almış. Muhit Arnavutköy olunca boğaz manzarasıyla 1-0 öne geçiyor zaten. Ama Doğatepe gibi sadece manzara kozuyla iş götüren bir mekan değil. Beyaz ağırlıklı dekorasyonu da iç açıyor.
İçeride asıl kalabalıktan izole bir yemek için küçük bir odası da mevcut. Fikis Menü muhabbeti yüzünden menüsünü detaylı inceleme fırsatım olmadı. Ama anlatıldığı kadarıyla geniş bir menüsü var. Klişe tabirle "Dünya Mutfağı". Ama artık nasıl bi terbiyeyle yapılıyorsa ben kebaplarına hasta oldum. Mezeleri de gayet başarılı. Haftasonları canlı müzik olmasından sebep hafta içi sakin bir akşam daha fazla fikir sahibi olmayı umuyorum. Dış mekanı da gayet güzel duruyor, havalar ısındığında bir brunch denemesi yapılabilir. Havadan bahsetmişken mekan sahiplerinin de kabullendiği içerisinin iyi ısınmaması gibi bir problem mevcut. Ve görünen o ki bu sıkıntı yaza kadar çözülemeyecek. O yüzden biraz tedbirli olmakta fayda var. Yine de kesinlikle tavsiye ediyorum.
MC'ye özel not: Hacı, içli köfte notu 8/10. Acısı biraz daha az olsa 8,5 alırdı. Bilgine
26 Ocak 2009 Pazartesi
Akbil Melodisinin Verdiği Huzur
Diyelimki yarın sabah gidip bir araba almaya karar verdiniz. Şöyle ne çok "kliyo" ne de çok pahalı bişey almayacaksınız. Orta karar, servisi masraflı olmayan, Alman asaletinden uzak olsa da capon teknolojisiyle yoğrulmuş Honda Civic'te karar kıldınız.
Hadi bu arabayı 1 sene boyunca günde 50 km kullandığınızda cebinizden ne çıkacağını hesaplayalım. Arabanın liste fiyatı 35200. Ortalama yakıt sarfı iyimser tahminle 7,5lt/100 km olsa toplam yakıt masrafı 2008 ortalama benzin fiyatına göre 5055 TL. MTV 630 YTL. Kasko 1350. Trafik sigortası 186 derken toplam gider 42421 TL.
Peki bu toplam harcamanızın devlet kasasına giden kısmını merak ettik diyelim. 16550 TL daha kontak çevirmeden, toplam yakıt masrafınızın 3000 TL'si, kaskonun KDV'si vesairesiyle toplam 20609 TL yüce devletimize "ne olur çukurlu, bozuk, ışıklandırılmamış, tıkalı yollarında arabamla işe eve markete rahat gidebileyim" diyerek paşa paşa sökülüyoruz. Köprüsüne otobanına ayrı, isparkına ayrı, "devlet bana bişey yapamaz" diye ulu orta meydan okuyan değnekçisine ayrı para veriyoruz. Üstüne senin bu vergileri ödeyebilmeni sağlayan maaşından, hiç bir masrafını düşemeden her ay %20 daha kestiriyoruz.
Afedersin ama benim böyle adaletsizliğe kafam girsin diyorum ve Sivas 1. Sulh mahkemesinden gelecek celbimi bekliyorum.
Fantasy #1
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)