Yani " Gustavo ustanın şair parmaklarından çıkan muhteşem Penne Arabbiata'nın yanında 1968 Bordeaux şarabının tadını damaklarınızda özümsemeden Da Silvio'ya gittim demeyin" tarzı bir cümleyle karşılaşamayacaksınız malesef. Sıralamada da herhangi bir derecelendirme söz konusu değil. Aklıma kim önce gelirse işte.
İlk sıraya en tazesini koyalım hatta. 2 aydır Özgün'den dinleyip de en sonunda geçen haftasonu Özge G.'nin doğumgünü vesilesiyle sonunda görülen Arnavutköy Lychee.
Dediklerine göre eskiden Cabaret Cine imiş burası. Bir kaç ay önce ise şimdiki halini almış. Muhit Arnavutköy olunca boğaz manzarasıyla 1-0 öne geçiyor zaten. Ama Doğatepe gibi sadece manzara kozuyla iş götüren bir mekan değil. Beyaz ağırlıklı dekorasyonu da iç açıyor.
İçeride asıl kalabalıktan izole bir yemek için küçük bir odası da mevcut. Fikis Menü muhabbeti yüzünden menüsünü detaylı inceleme fırsatım olmadı. Ama anlatıldığı kadarıyla geniş bir menüsü var. Klişe tabirle "Dünya Mutfağı". Ama artık nasıl bi terbiyeyle yapılıyorsa ben kebaplarına hasta oldum. Mezeleri de gayet başarılı. Haftasonları canlı müzik olmasından sebep hafta içi sakin bir akşam daha fazla fikir sahibi olmayı umuyorum. Dış mekanı da gayet güzel duruyor, havalar ısındığında bir brunch denemesi yapılabilir. Havadan bahsetmişken mekan sahiplerinin de kabullendiği içerisinin iyi ısınmaması gibi bir problem mevcut. Ve görünen o ki bu sıkıntı yaza kadar çözülemeyecek. O yüzden biraz tedbirli olmakta fayda var. Yine de kesinlikle tavsiye ediyorum.
MC'ye özel not: Hacı, içli köfte notu 8/10. Acısı biraz daha az olsa 8,5 alırdı. Bilgine
8 fena degilmis, ama lider pide'yi bir kenara koyup boyle fason burjuva mekanları blog'una tasiman beni sasirtti. Seni esefle kiniyorum.
YanıtlaSil