9 Şubat 2009 Pazartesi

Fear Is My Ally

Fear.. Fear attracts the fearful..
The strong, the weak, the innocent..
Fear is my ally..

Efsanenin başlangıcı da olsa çocuk filmi klasmanının biraz üstünde seyreden Episode I'in en karizmatiği. Hepi topu iki satır repliği bile olsa kalplerde ayrı yer edinmiştir Darth Maul. Kendine has lightsaber'ıyla filmin afili delikanlılarına meydan okumuş ama senaryonun azizliğine kurban gitmiştir. Jedi'lardan böylesine nefret etmesi, intikam hırsıyla yanıp tutuşması onun baştan aşağı darkside havasına bürürken gücünü de katlamıştır. 


Bu video filmin bir nevi fragmanıydı. O zamana kadar sinemada 
Star Wars izleme şansına erişememiş nesilden biri olarak filmin 
yapım aşamasını anlatan bu videoyu ozamanlar yüzlerce kez 
izlemişizdir heralde. Açılışı Darth Maul'un yaptığı bu klibi 
tavsiye ederim. Star Wars soundtrackinin en güzide 
eserlerinden "Duel of Fates" eşliğinde filmin final sahnelerini 
izlemek isteyenler için ve vatani görevini Coruscant'ta 

4 Şubat 2009 Çarşamba

Ve Müzik Girer #3

Wicker Park - The Scientist












Nobody said it was easy
It's such a shame for us to part
Nobody said it was easy
No one ever said it would be this hard
Oh take me back to the start

Ağız Tadı #1

Niyetim Hıncal Uluç'luk değil. Eşin dostun beni bedava ağırladığı bir mekan da pek yok zaten ama karnımı keyifle doyurduğum mekanları ufacık da olsa buraya koymak istedim. Buralar kimsenin bilmediği benim keşfettiğim yerler değil elbet, yorumlarımda bir gurmeden ziyade aslında ne bulsa yiyen, fazla yemek ayrımı yapmayan, yeniliklere de çok açık olmayan "Yemekteyiz" zihniyetini bırakın kınamayı tanımayan, beğendiği yemeğin nasıl yapıldığı hakkında çok istese de pek fikri olmayan birisinden bulabileceğiniz kadar incelik olacaktır maksimum.  

Yani " Gustavo ustanın şair parmaklarından çıkan muhteşem Penne Arabbiata'nın yanında 1968 Bordeaux şarabının tadını damaklarınızda özümsemeden Da Silvio'ya gittim demeyin" tarzı bir cümleyle karşılaşamayacaksınız malesef. Sıralamada da herhangi bir derecelendirme söz konusu değil. Aklıma kim önce gelirse işte.

İlk sıraya en tazesini koyalım hatta. 2 aydır Özgün'den dinleyip de en sonunda geçen haftasonu Özge G.'nin doğumgünü vesilesiyle sonunda görülen Arnavutköy Lychee.

Dediklerine göre eskiden Cabaret Cine imiş burası. Bir kaç ay önce ise şimdiki halini almış. Muhit Arnavutköy olunca boğaz manzarasıyla 1-0 öne geçiyor zaten. Ama Doğatepe gibi sadece manzara kozuyla iş götüren bir mekan değil. Beyaz ağırlıklı dekorasyonu da iç açıyor. 
İçeride asıl kalabalıktan izole bir yemek için küçük bir odası da mevcut. Fikis Menü muhabbeti yüzünden menüsünü detaylı inceleme fırsatım olmadı. Ama anlatıldığı kadarıyla geniş bir menüsü var. Klişe tabirle "Dünya Mutfağı". Ama artık nasıl bi terbiyeyle yapılıyorsa ben kebaplarına hasta oldum. Mezeleri de gayet başarılı. Haftasonları canlı müzik olmasından sebep hafta içi sakin bir akşam daha fazla fikir sahibi olmayı umuyorum. Dış mekanı da gayet güzel duruyor, havalar ısındığında bir brunch denemesi yapılabilir. Havadan bahsetmişken mekan sahiplerinin de kabullendiği içerisinin iyi ısınmaması gibi bir problem mevcut. Ve görünen o ki bu sıkıntı yaza kadar çözülemeyecek. O yüzden biraz tedbirli olmakta fayda var. Yine de kesinlikle tavsiye ediyorum.

MC'ye özel not: Hacı, içli köfte notu 8/10. Acısı biraz daha az olsa 8,5 alırdı. Bilgine